17 Eylül 2013 Salı

Küreselleşmenin Boyutu

  Küreselleşme,Sovyetler Birliği’nin 1991’deki açık çöküşünden sonra mali sermayenin dolaşımı önünde hiçbir engel kalmadığına inanan güçlerin dünyayı yeniden yapılandırma çalışmaları sonucunda elde etmeyi umdukları tablonun adıdır. Çıkış noktası batıdır. Amerikan siyasal ve ekonomik gücünün ağırlıklı etkisini taşımaktadır ve oldukça eşitsiz sonuçlara gebedir.

  Küreselleşme ekonomik,siyasal,kültürel alanlarda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da bir takım değişiklikler getiriyor. Medyada küreselleşme hakkında yazılan olumlu düşüncelerin aslında gerçeği yansıtmadığını,küreselleşmeye karşı yapılan protestolar ve küreselleşme politikalarının getirdiği olumsuz bir takım faaliyetler açıklıyor. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi dahil olmak üzere yaşamı bizim açımızdan daha belirli ve öngörülebilir kıldığı sanılan etkilerin bir kısmının genellikle bu varsayımın tam zıttı bir etki yaptığı anlaşılıyor. Bunun bir örneği 1998 yılı Temmuz ayında meydana gelen sıcak hava dalgasıdır. O yıl tüm dünyada yaşanan en sıcak yıl denebilir. Bu sıcak hava dalgası su tüketimini arttırıp,insanlarda bir takım metabolik bozukluklara yol açarak insan sağlığına zarar vermiştir. Isı değişimlerinin anormal olması dünyanın iklimini ve geleceğini olumsuz yönde etkileyecek gibi görünüyor. Bu hava değişimlerinin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte,buna yol açan etkenin küresel çapta bir endüstriyel gelişmenin sebep olduğu düşünülmektedir. Bu endüstriyel gelişmenin ilerde sadece iklimde değil,diğer dünya alışkanlıklarında nasıl bir değişime yol açacağını bilmiyoruz. 
  Küreselleşmenin getirdiği serbest dolaşım hakkı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün yönetim mekanizmalarını çok uluslu şirketlerin çıkarlarını gözeten insanlar ele geçirmiştir. Bu nedenle ilaç denetimi ve ilaçların insan sağlığına ve bilimsel etiğe uygun kullanımı  mümkün olamamaktadır. Bu tekelci şirketlerin kar hırsı temelinde kararlar alınmaktadır. Yani küreselleşme insan sağlığına değil kara  önem vermektedir.
  Guatemala Hükümeti’nin anne sütünün önemini anlatan kampanyayı yaygınlaştırması sonucu süt satışlarında düşüş olduğunu gözleyen Nestle firmasının karı azaldığı için Guatemala Hükümeti’ne tazminat davası açması ve davayı kazanarak tahkim yasaları gereği tazminat alması,küreselleşmeci politikaların çıkarları uğruna insan sağlığını hiçe sayarak ülke yönetimine bile karıştığını gösteriyor.
   Yine 12 yıldır Bergama’da siyanürlü altın çıkaran Normandy Firması,eski adıyla Eurogold’un altın çıkarma uğruna çevreyi yok ettiği ve hakkında çıkan kapatma kararına rağmen faaliyetlerine devam etmesi ülkemiz hukuk kurallarını hiçe saydığını gösteriyor.ayrıca yürürlüğe giren tahkim yasasının bu firmayı daha da cesaretlendirdiği görülüyor.
   Çernobil kazasından sonra çevreye yayılan radyasyon insanlığa ve doğaya çok büyük zararlar vermiştir. Birçok canlı türü yok olmuş,insana benzemeyen çocuklar doğmuştur. Genetik bozukluklar ortaya çıkmış, yetiştirilen tarım ürünleri de radyasyondan nasibini almıştır. Radyasyonun zararlarının bu felakette çok açık bir şekilde görülmesine rağmen hala yerleşim birimlerine çok yakın yerlere nükleer santraller kurulmak isteniyor. İnsanlar buna tepkisiz kalmıyorlar. Mersin Akkuyu’da yapılması düşünülen nükleer santral bir süre için durdurulmuştur. Halk:”Hormonlu domates gibi bebekler istemiyoruz” diyerek bu karara karşı çıkmıştır.
   Bilimin insanlara yararı olacağı savunulurken zararları da apaçık ortadadır. Bazı şirketler kar hırsından vazgeçip, parasına kıyıp, her şeyi insan sağlığına uygun bir biçimde düzenleseler bilimin insanlığa sağlayacağı yarar kaçınılmaz ve çok büyük olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder