Küreselleşme,Sovyetler Birliği’nin 1991’deki açık çöküşünden
sonra mali sermayenin dolaşımı önünde hiçbir engel kalmadığına
inanan güçlerin dünyayı yeniden yapılandırma çalışmaları sonucunda
elde etmeyi umdukları tablonun adıdır. Çıkış noktası batıdır.
Amerikan siyasal ve ekonomik gücünün ağırlıklı etkisini taşımaktadır
ve oldukça eşitsiz sonuçlara gebedir.
Küreselleşme ekonomik,siyasal,kültürel alanlarda olduğu gibi
bilim ve teknoloji alanında da bir takım değişiklikler getiriyor.
Medyada küreselleşme hakkında yazılan olumlu düşüncelerin aslında
gerçeği yansıtmadığını,küreselleşmeye karşı yapılan protestolar
ve küreselleşme politikalarının getirdiği olumsuz bir takım
faaliyetler açıklıyor. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi dahil olmak üzere
yaşamı bizim açımızdan daha belirli ve öngörülebilir kıldığı sanılan
etkilerin bir kısmının genellikle bu varsayımın tam zıttı bir etki
yaptığı anlaşılıyor. Bunun bir örneği 1998 yılı Temmuz ayında
meydana gelen sıcak hava dalgasıdır. O yıl tüm dünyada yaşanan en sıcak
yıl denebilir. Bu sıcak hava dalgası su tüketimini arttırıp,insanlarda
bir takım metabolik bozukluklara yol açarak insan sağlığına zarar
vermiştir. Isı değişimlerinin anormal olması dünyanın iklimini ve
geleceğini olumsuz yönde etkileyecek gibi görünüyor. Bu hava değişimlerinin
nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte,buna yol açan etkenin küresel
çapta bir endüstriyel gelişmenin sebep olduğu düşünülmektedir. Bu
endüstriyel gelişmenin ilerde sadece iklimde değil,diğer dünya alışkanlıklarında
nasıl bir değişime yol açacağını bilmiyoruz.
Küreselleşmenin getirdiği serbest dolaşım hakkı ile Dünya Sağlık
Örgütü’nün yönetim mekanizmalarını çok uluslu şirketlerin çıkarlarını
gözeten insanlar ele geçirmiştir. Bu nedenle ilaç denetimi ve ilaçların
insan sağlığına ve bilimsel etiğe uygun kullanımı
mümkün olamamaktadır. Bu tekelci şirketlerin kar hırsı
temelinde kararlar alınmaktadır. Yani küreselleşme insan sağlığına
değil kara önem vermektedir.
Guatemala Hükümeti’nin anne sütünün önemini anlatan kampanyayı
yaygınlaştırması sonucu süt satışlarında düşüş olduğunu gözleyen
Nestle firmasının karı azaldığı için Guatemala Hükümeti’ne
tazminat davası açması ve davayı kazanarak tahkim yasaları gereği
tazminat alması,küreselleşmeci politikaların çıkarları uğruna insan
sağlığını hiçe sayarak ülke yönetimine bile karıştığını gösteriyor.
Yine 12 yıldır Bergama’da siyanürlü altın çıkaran Normandy
Firması,eski adıyla Eurogold’un altın çıkarma uğruna çevreyi yok
ettiği ve hakkında çıkan kapatma kararına rağmen faaliyetlerine devam
etmesi ülkemiz hukuk kurallarını hiçe saydığını gösteriyor.ayrıca
yürürlüğe giren tahkim yasasının bu firmayı daha da cesaretlendirdiği
görülüyor.
Çernobil kazasından sonra çevreye yayılan radyasyon insanlığa
ve doğaya çok büyük zararlar vermiştir. Birçok canlı türü yok olmuş,insana
benzemeyen çocuklar doğmuştur. Genetik bozukluklar ortaya çıkmış, yetiştirilen
tarım ürünleri de radyasyondan nasibini almıştır. Radyasyonun zararlarının
bu felakette çok açık bir şekilde görülmesine rağmen hala yerleşim
birimlerine çok yakın yerlere nükleer santraller kurulmak isteniyor. İnsanlar
buna tepkisiz kalmıyorlar. Mersin Akkuyu’da yapılması düşünülen nükleer
santral bir süre için durdurulmuştur. Halk:”Hormonlu domates gibi
bebekler istemiyoruz” diyerek bu karara karşı çıkmıştır.
Bilimin insanlara yararı olacağı savunulurken zararları da apaçık
ortadadır. Bazı şirketler kar hırsından vazgeçip, parasına kıyıp, her
şeyi insan sağlığına uygun bir biçimde düzenleseler bilimin insanlığa
sağlayacağı yarar kaçınılmaz ve çok büyük olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder