4 Ocak 2010 Pazartesi

95 Oktan


 Bir ara gözümü kapadım. sonra açtım halının desenleri sadeydi ama o an karmaşıklaştı. ilerde gece mavisi bir kitap vardı. bir yerden tanıyordum ama? dedim. kitabın ayracı anımsattı inceden. Sıkıldım. Kapatıyorum gözlerimi. Niye yere uzandım onu da anlamadım ya. tepemde birileri mır mır birşeyler zırvalıyor. bak yine binbir hücre konuşmaya başladı beynimde.birisi diyor ki kendince, sen hep tarafsızdın savaşlarında. Ne savaşı? Neler diyor? laf yetiştirecek mecalim yok. olmayacak böyle açacağım gözlerimi.
 Karşımda balkon demirleri, bahçemizde deniz varmış bizim. Köpeğimiz kulaç ata ata yüzüyor. '' Anne deniz yatağımız nerde bizim '' - annen yok ki evde- tabi ya!
 Şezlongda yatan kloş etekli hoppa kız, Zelda Fitzgerald'a benzemiyor mu? oha saçmalıyorum, yanından geçemez. direncim düştükçe havada soğuyor. Aynı anda aslında hala halıda uzanmaktayım. Nihayet biri kahve getirmiş. Sıcakmış ama elim yanmıyor. Dumanlarından bazen değişik şekiller görüyorum, onlara dalmışken kahve zaten soğuyor. halının kafamda oluşturduğu desenleri bitti ama bu kez altımda kayıyor sanki.
 Işığı söndürdüler. Hiç kimse kımıldamıyor. Birkaç kişinin ayaklarını görüyorum. Birinin soket siyah birinde pembe efektli mefekli... diğerleri uzakta sezemedim. Vücudum uyuşurken göz kapaklarım ağırlaşıyor.
 ( Tümü onun dönüşünden önce toplandığımız son gece 95 oktanlık halimizden olmuş. Kibrit çaksalar patlarmışız. bunu ancak gerçekten uyanabildiğimde öğrendim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder