8 Ocak 2010 Cuma

eskiden daha bi'güzeldi

 Bir zamanlar çocukluğun verdiği saftriklikle kendime dair saptamalarım vardı. Mesela o zamanın aklıyla televizyon bana çok olağanüstü gelirdi. Yayınlanan kliplerin herbirini canlı zannederdim. Üstelik bir o kadar da şahane gelirdi, şaşırırdım her seferinde nasıl oluyorda aynı hareketleri birebir yapıyorlar vay anasını... Geçen alt yazıları ise  ekranın altında renkli bir kurdele var ve üzerindeki çeşitli yazılarla televizyonun üzerinde dönüyor zannederdim.
 Michael Jackson ise bildiğin gözümde büyümüştü. En parlak dönemlerini geçirdiği sıralarda adını her yerde duyduğumdan olsa gerek; M.J. kafamda adeta bir devlet büyüğünün ünvanı gibi oturmuştu. Her ülkenin bir Michael Jackson'ı var diye sanırdım. Saçmalığa bak, öğrendiğimde hayallerim suya düştü.
 Çaya bisküvi batırmayı  keşfeden ilk insan sanıyordum kendimi 5-6 yaşlarında. O haz başka birşeydi benim için.
O bisküvi artık çayın içinde  beklete beklete ilk imal edilirkenki hamur haline dönüşene kadar dururdu, sonra da içine löp diye düşmesini beklerdim. Nedendir vazgeçtim, artık sevmez oldum hatta o yumuşaklıktan iğrendim. Kimbilir hala seveniniz vardır.
  Kollarından ve etek uçlarından boncuklar sarkan t-shirtler ne kadar modaydı. Bir de onu giyip kımıl kımıl boncukları hareket etsin diye sağa sola koşuşturmak, hop hop hoplamak, zıp zıp zıplamak... Annem ise onu pokahantasın yöresel kıyafeti gibi gördüğünden hiç hazetmiyordu.
 Kafası vanilya kokulu, pembe saçlı lahana bebeğimi buldum geçenlerde bodrumda. Zamanında dudaklarına pembe pastel boyadan ruj, gözlerine tükenmez kalemle makyaj yapmışım, sokak kızları gibi olmuş zavallı. Gözüme pek bi sevimsiz geldi şimdilerde eskiden yanımdan ayırmadığım lahana bebeğim.
 Ama yine de herşey eskiden daha bi hoştu, daha bi eğlenceliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder