8 Eylül 2012 Cumartesi

Hiç

Bilmemek, öğrenmemek mi? Öğrenmemeyi istemek mi? Gizli tutulmak mı? Gizlemeyi yeğlemek mi? Hepsi mi , hiçbiri mi?
Sabah gözünüzü açtığınızdaki ilk 3 saniye gibi olsun hayatınız. Zihniniz berrak, beyin kıvrımlarınız düzlenmiş... Hiçliğin kapladığı alanın büyüklüğünü ölçücek bir formülünüz dahi olmasın. Çünkü o ilk üç saniye sonrasında üzerinize yığılacaklar.
Hayat çok tatlı.  -Hayat çok kötü.
Haberler iyi. - Haberler kötü.
Her bilinenin tezatı var. Keskin düşünceler beynimizi kanatırken, yara bandının işe yaramadığı gibi. Parmaklarımızın uzunluğu bile dünyayı karışlamamıza yetmiyor.
Yerde duran parlak mavi kitabın kapağı, düzlüğü, dokununca veren ipeksi hissiyatı, açınca sayfalarda beliren koku... Her bir his mutluluk abidesi. Ve yanında beliren abidelerimi yıkmaya çalışan onlarca neden.
Sahip olduğumuz özgürlük mü, içine tıkılmışlığın ta kendisi mi?
Ve belirsizlik...
Kapıldığımız nehrin ucunu bucağını ezbere biliyorken karşı koyamayışlarımız. Hiç kıyıya varamamamız bir istek mi? Nehrin ferahlığının ve dinginliğinin yarattığı sarhoşluğumuz mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder